Turizm sektöründen bahsettik bir önce ki yazıda. Uzun vadeli
olamayabileceği, iyi düşünülmesi gerektiği gibi hususlara dikkat çektim. Altını
bir kez daha çizmek isterim ki bunlar demek değil ki bu sektörde çalışılmaz. Sadece
mevsimsellik riskinden dolayı daha bir detaylı araştırmak lazım.
* Fotoğraflar Gökhan Göksu arşivinden
Antalya’ya turizmin neler kattığına, nasıl olumlu etki de
bulunduğuna detaylı girelebilecek yer bu blog değil. Ancak gözardı etmemek
gerekir ki en doğusundan en batısına kadar turizm her yerde. Aslında niş
alanlar bile mevcut turizmde. Biraz daha serbest ama bir o kadar da riski fazla
iş olasılıkları da var turizm adına yapılabilecek. Doğa gezileri, fotoğrafçılık
ile birleştirilebilen yürüyüşler organize etmek fazla emek isteyen ancak bir
yerde klasik iş döngüsünden kişiyi uzakta tutacak iş olanakları. Hatta bu
şehirde yaşamak isteyen bir arkadaşıma maddi altyapısını sağladıktan sonra doğa
sporları malzemeleri satan gelişmiş bir yer açmasını önermiştim. Doğru kanallara
girer, ilişkileri geliştirir ve sosyal olursanız aslında bu şehirde yaşayıpta
haftasonlarını doğa içinde geçirmek isteyen çok fazla insan var. Zaten Antalya
360 derece doğa içinde. Karayı arkanıza aldığınız da koca Akdeniz, denizi
arkanıza aldığınız da dağlar, ormanlar ve akarsular.
Antalya - Kesik Minare |
Antalya’da outdoor imkanları ayrı bir yazı hatta ayrı bir
blog konusu (fena fikir değil J).
O sebeple biz Antalya’da iş olanaklarına geri dönelim.
Ulusal ya da az sayıda ki uluslarası firmanın bölge
müdürlükleri ve organizasyonları kapsamında bulunabilecek işler aslında diğer
illerden çok da farklı değil. Hedefler aynı hedef (tabii potansiyele göre
değişir), koşturma aynı koşturma. Müşteri yapısı biraz farklı İstanbul ve
Ankara’ya göre. Daha çok ilişki daha az profesyonellik. Bir de karar vericiler
konusunda illa ki patrona ulaşmanız gerekebiliyor. Antalya’nın pek çok büyük
firmasında yetki-sorumluluk dengesizliği var denebilir. Görüştüğünüz kişi
sorumlu ancak nihai karar alma konusunda ünvanı en yüksek maaşlılar bile
yetkisiz kalabiliyor. Böylece hedefinizi (eğer satış ağırlıklı bir işte iseniz)
tutturma da geri kalınabiliyor. Bunlar tabii sektöre, hedefe ve kişiye göre
değişebilir. Ancak gözlemlediğim, duyduğum ve karşılaştığım durumlar. Her ne
kadar detay gibi gelse de yukarıda bahsettiğim gibi ulusal bir şirkette
çalışacaksanız sizde bu düşünceye bir süre sonra varabilirsiniz.
Antalya’nın yerel bir firmasında çalışma alternatifine
gelince; burada da patron faktörü karşınıza çıkıyor. Genelde patron şirketleri
burada ki firmalar. Az öncede resmettiğim profili bu sefer siz bizat yaşayabiliyorsunuz.
Fazla sorumluluk, az yetki. Katı yapmayı seven, inovatif düşünmeye alışmış,
koşturmalı İstanbul toplantılarına alışmış bünyeler için başta sıkıcı
olabiliyor bu insiyatifsizlik. Sonradan aslında İstanbul’da çok büyük bir
firmanın bilmem ne görevinde ki sorumluğunda aynı olduğunu anlamaya
başlıyorsunuz. Hatta sizden daha fazla şey aldığına emin olduğunuz da bir kez
daha Antalya’da yaşamak konusunda doğru bir karar verdiğinize inanıyorsunuz. Hatırlarım
da koca koca şirketlerin on toplantı salonundan biri olan Aspendos adlı salonda
az toplantı yapıpta iş kapatmaya çalışmadık. İroniye bakın ki o şirketin toplantı
salonlarına tarihi yerlerin isimleri verilmişti : Side, Perge, Efes, Aspendos…
E şimdi o isimlerin gerçeklerine en fazla bir saat uzaklıkta yaşamak ayrı bir
düşünsel tatmin. Hem toplantıdan çıktığınızda köprü derdi de yok. Antalya - Saat Kulesi |
* Fotoğraflar Gökhan Göksu arşivinden
Toplantı salonları yazınıza geldiğimde acaba İstanbulda telekom sektöründe çalışmış olabilir misiniz diye düşündüm :) cevabını evet olursa lğtfen iletişime geçin atay_erel@yahoo.com
YanıtlaSil